Wu-sun'lar, Hun İmparatorluğu döneminde Orta Asya'da
varlığını sürdün en önemli boylardan biri idi. Wu-Sun'ların tarihi de asırlarca
devam etmiş ve Hun siyasî tarihiyle iç içe gelişmiştir. Çin kaynakları
Wu-sun'ların başlangıcı sırasında efsanevî bir hikaye anlatmaktadır. “Bendeniz,
Hunların arasında bulunurken, Wu-sun kralının adı K’un-mo idi. Babasının,
Hunların batısında küçük bir devleti vardı. Hunlar onlara hücum ettiler ve onun
babasını öldürdüler32. Küçük olan kralın oğlu T’un-mo'yu ise öldürmeyip canlı
olarak otların içine attılar. Kara bir kuş (karga) çocuğun üzerine doğru uçtu
ve ona et verdi. (Sonra da) dişi bir kurt geldi ve çocuğu emzirdi. Hun
hükümdarı buna şaştı ve onun Tanrı tarafından kutsanmış olduğunu düşündü. Onu
otlar arasından aldırdı ve büyüdükten sonra ordusunda komutan yapti. (Hun
ordusunda) çok defalar başarı gösterdi. Bunun üzerine Hun hükümdani K’un-mo’ya
kendi babasının halkının idaresini yeniden verdi.
Wu-sun kralı K’un-mo kendi halkını topladı ve geliştirdi.
Komşu küçük kentlere hücum edip aldı. Birkaç on bin kişilik okçu askeri oldu
Savaşlarda tecrübe kazandı. Hun hükümdarı öldükten sonra K’un-mo halkını geri
çekerek Hunlardan uzaklara gitti. Kendisini kral olarak tahta çıkardı. Bundan
sonra artık Hun sarayındaki kurultaya artık gitmedi. Bunun üzerine Hunlar atli
birlikler göndererek hücum ettiler; fakat, yenemediler. (Hunlar Wu-sun kralını)
bir Tanrının gücünün tuttuğunu ve kendilerinden uzaklaştırdığını sandılar.
Bunun için yine onu Hun idaresine girmiş saydılar. Daha sonra büyük bir akında
bulunmadılar34.
Çinli elçi Chang Ch’ien’in bildirdiğine göre: “Ben Hunlar
arasında bulunrken Wu-sun kralının adının K’un-mo olduğunu duydum. Wu-sun kralı
K’un-mo'nun babası Nan-tou-mi, başlangıçta Ch’i-lien ile Tun-huang arasında
Yüe-chih'lar ile birlikte oturuyorlardı. Yüe-chih’lar onlara hücum ettiler.
Nan-tou-mi’yi öldürdüler. Böylece onların yerini ele geçirdiler. Bunun üzerine
onların halkı da Hunlara kaçtılar. Wu-sun kralının oğlu henüz doğmuştu.
Oğlanın hocası Pu-chiou Yabgu çocuğu kolları arasına alarak kaçtı ve çalıların
içine koydu. Onu beslemek için yiyecek aramaya gitti. Döndüğünde çocuğu bir
dişi kurdun emzirdiğini gördü. Gagasında et parçası tutan bir kara kuş (karga)
da çocuğun çevresinde dolanıp duruyordu. Yabgu bunu görünce çocuğun kutlu
olduğunu anladı. Onu alarak hükümdarın yanına gitti. Hun hükümdarı onu görünce
çok sevdi ağırladı ve büyüttü.
Yüe-chih’ların öldürdüğü Wu-sun kralının oğlu yetişkin
olunca, Hun hükümdarı babasının halkını ona verdi. Orduya general yaptı. Birkaç
da başarı kazandı.
Bu sırada K’un-mo güçlenmişti. Kendi babasını öldüren
Yüechih'lardan öç almak için Hun hükümdarından izin istedi. Batıya doğru gitti
ve Yüe-chih'lara hücum ederek onları yendi. Yüe-chih'lar batıya doğru yeniden
göç ettiler. Toharistan'a gittiler. K’un-mo da kendi halkını topladı ve orada
oturup kaldı. Ordusu ve savaş gücü gittikçe çoğaldı.
Hun hükümdarı ölünce Hunların sarayına yeniden ziyarette
bulunmak ve Hunlara hizmet etmek istemedi. Hunlar da Wu-sun kralında Tanrı'nın
bir gücü bulunduğuna inanarak ondan uzak durmaya çalıştılar.
Wu-sun'lar çok güçlü ve zengin bir devlet oldular. Daha
önceleri Hunlara bağlı idiler. Sonra ise gelişerek büyüdüler. Komşularını
idareleri altına aldılar. Bundan sonra da Hun sarayında yapılan kurultaya artık
gitmek istemediler.
Doğularında Hunlar, kuzey batılarında K'ang-chü krallığı,
batılarında Fergana (Ta-yuan) vardır. Güneyde ise surlarla çevrili şehir
devletleri ile komşudurlar.
Bundan sonra Wu-sun kralı K’un-mo, Yüe-chih’lara hücum etti
ve yendi. Büyük Yüe-chih'lar da batıya göç ettiler. Toharistan'ı idareleri
altına aldılar. Wu-sun kralı K’un-mo da Yüe-chih'ların boşaltukları yerlere
oturdu".
Her ne kadar Wu-sun'ların ilk yurtları olarak Çin'in kuzey
batısındaki Kansu bölgesi gösterilse de aslında daha sonraki gelişmelerden asıl
yurtlarının di Irmağı-Tann Dağları havalisinin belirtilmesi gerekmektedir.
Fakat, buradan Turfan'ın kuzeyinden Kansu'ya ulaştıkları sık sık
orada bulundukları
sonucu ortaya çıkmaktadır. Zaten Yüe-chih’lara yenildikten sonra aynı bölgeye
gönderileceklerdir57.
Büyük ihtimalle Hunların ortaya çıktığı daha doğrusu Hun
İmparatorluğunun kuruluşu sırasında Orta Asya'da Tung-hu'lar, Yüe-chih'larla
birlikte Wu-sun'lar da vardı ve bağımsız olarak yaşıyorlardı58. Diğer taraftan
Wusun'ların Ting-ling'ler gibi boy gruplarıyla savaşmadan Mo-tun’a iaat
etmeleri enteresandır. Bu iki siyasi kuruluş arasında etnik bakımdan yakınlığın
olduğunu göstermektedir.
Wu-sun'ların bilinen ilk hükümdarı Nan-tuo-mi'dir. O büyük
ihtimalle Yüe-chih'lar tarafından mağlup edilince yaşadıkları Kansu (Tun-huang
ile Ch'i-lien arasında)'yu terk ederek Tanrı Dağları mıntıkasına geldiler. Yeni
yerleştikleri bölgelerde Büyük Hun Imparatorluğuna bağlandığı söylenebilir.
Na-tuo-mi'nin oğlu Le-chiao-mi yani K’un-mo doğdu. Babası öldüğü için onun
küçük amcası Pu-chiou Hsi-huo, onu alarak Hunlara tabi oldu. Hun hükümdarı onu
kendi evladı gibi görüp korudu. Büyüdüğünde onun emrine idaresi için asker
verdi ve bundan sonra K’un-mo iyi kumandanlığıyla şöhretini artırdı. Bu arada
Mo-tun, Yüe-chih’ları dağıttıktan sonra onlar Fergana’ya doğru Batı
Türkistana'a göç etmişlerdi59.
Bundan sonra Hun hükümdarı Lao-shang (M.Ö. 174161),
K’un-mo'ya yardım ederek, daha batıdaki Yüe-chih’lara ağır bir darbe
vurulmasını sağladı. Yüe-chih'ların reisi savaş meydanında öldürüldüğü gibi
geride kalanlani daha da batıya göç etmek zorunda kaldı. İşte, bundan sonra
Wu-sun'lar, İli Irmağının yukarılarına yerleşmeye başladılar. Başkentleri
Ch’i-ku (Doğu Türkistan'da Wen-su ilçesinin batı sınırındaki Na-lun Irmağının
yukarı ağzinda kalesinde idi. Böylece K’un-mo'nun kuvveti günden güne artarak
büyüdü. Lao-shang Shan-yü öldükten sonra Hunlardan bağımsızlığını koparmaya
başladı
Bu arada batıya göçen
Yüe-chih'ların bazıları ve Sai'ların bazı kalıntılarinin Wu-sun'ların arasında
kaldığı vurgulanmıştır. Bu arada sözü delinen Hunların Hun-ya prensliğinin yeri
Wu-sun'ların topraklar olmalıdır62.
M.Ö. 121 yılı dolaylarında Chang Ch’ien, imparatoruna
sunduğu raporunda “şimdi Hun Shan-yü'sü Han imparatoruna zorluklar çıkardı.
Wu-sun kralı K’un-mo boş duruyor. Bu halde Wu-sun'lara ciddi niyetle çok hediye
vererek, onlar doğudaki eski yerlerine göç için ikna edip, imparatorun kızını
onlara verelim, ağabey kardeş ilişkisi kuralım, böylece onların (Hunların) sağ
kanadını çökertiriz” dedi. İmpator Wu-ti, Chang Ch’ien'in tavsiyesini kabul
etti. Onun idaresine üç yüz adamı verip, her birine iki at, sığır ve koyundan
on binlerce, bir milyondan fazla altın, kağıt, kumaş ve başka eşyalarla
Wusun'lara göndererek, onları eski yerlerine hücuma ikna ederek, Hunları
yenmekle vazifelendirdi. Bu konu ile ilgili ayrıca “Şimdi yeni Ch'an-yü, Han'a
zorluk çıkarıyor. Bu yüzden Hun-ya toprakları boş insansız. Yabancılar, Çin'in
mallarına göz diktiler. Şimdi Wu-sun'lara derin hürmet ve hediyeler göndererek,
onları doğuya ilerlemeye çağıralım, Hun-ya topraklarında oturmaları için. Han
ile kardeş olurlarsa onların sağ kolunu keseriz. Onların batisındaki
Ta-hsia’lar da gelip Çin’e vassal olurlar” diye kayıt bulunmaktadır64,
Chang Ch’ien, Wu-sun'ların yanına vardığında, K’un-mo, Çin
elçilerini Ch’an-yü'nün yaptığı gibi seromonilerle karşıladı. Chang Ch’ien çok
kızırak, onun Çin mallarına düşkünlüğünü bildiğinden dedi ki: “Göğün oğlunun
hediyeleri geldi, kral Çin kurallarına göre selamlanmazsa hediyeler geri
gider65. Bunun üzerine K’un-mo ayağa kalkıp mektubu selamladı. Diğerleri onun
gibi yaptılar. Ch’ang Ch’ien dedi ki. "Wu-sun’lar doğudaki Hun-ya
topraklarında ikamet edebilir. Böylece Çinli prenses Wen-chu gelin olarak
Kun-mo’nun kadını olacaktır.”
Böylece Çinlilerle Wusun’lar arasında bir anlaşma
yapılmasına rağmen Hunlara karşı bir harekat yapılmadı. Çünkü, Wu-sun ülkesinde
karışıklıklar çıkmıştı. Kralları ihtiyar olduğu ve uzun zaman Hunlara bağlı
kaldıkları, onlara yakın Çin'e uzak oldukları için Hunlara karşı her hangi bir
askerî teşebbüste bulunamadılar. Kral ülkesi üzerinde ağırlığın gösteremediği
gibi vezir de Hunlardan korkuyordu. Bu arada Wusun'lar arasında taht mücadelesi
baş gösterdi Ondan fazla oğlu olan K’unmo'nun ortanca oğlunun adı Ta-lu idi. Bu
oğul cesur, yiğit bir kişi olup halkıni mükemmel idare ediyordu. On bin
süvariyi alıp başka bir yerde oturmaya başladı. Bu arada onun Ts'en-chü adlı
ağabeyi veliaht olmuştu. Adı geçen veliaht ölüm döşeğinde babası K’un-mo'ya
kendisinin veliaht olmasını, çün kü insanların ona emirsiz itaat edeceğini
söylemiş; babası da kabul etmişti. Bunun üzerine veliaht olamayan Ta-lu henüz
babası ölmeden Ts'en-chü'ye ve babası K’un-mo'ya saldırmak istedi. K’un-mo,
Ta-lu’nun kendisinin veliaht tayin ettiği oğlunu öldürmesinden korkuyordu.
Dolayısyla Ts'en-chü'ye on binden fazla süvari vererek başka yarde ikamet
ettirdi. Kendisi de yanına on binden fazla süvari almıştı. Diğer taraftan Batu
Türkistan'ın bütün küçük şehir devletçikleri Çin ile diplomatik ilişki kurunca
Wu-sun'lar da Chang Ch’ien ile onlarca elçi ile onlarca at gönderdiler. Çin
ülkesine gelen Wu-sun elçileri onun zenginliğini, halkın refahını görünce geri
döndüklerinde kendi ülkelerinde anlattılar. Bu yüzden Wu-sun ülkesinde Çin'deki
Han hanedanına önem verilmeye başlandı.
Chang Ch’ien döndükten sonra Hunlar, Han hanedanının
Wu-sun'larla ilişki kurduğunu duydular. Çok kızdılar saldıracaklardı. Bu
sebepten çok korkan Wu-sun'lar Çin'e ardı ardına elçiler yollayıp at sunarak,
evlilik yolu ile akraba lik kurmak istediklerini bildirdiler. Göğün oğlu bütün
vezirler arasında müzakere açarak durumu değerlendirmelerini istedi. Hepsi dedi
ki. “Önce çeyiz alalım, sonra kız gönderelim”. Başlangıçta Çin imparatoru dedi
ki: "kutsal atlar kuzey batıdan gelir, Wu-sun'ların atlarını elde etmek
güzel onlara Gök Atı deniyor. Fergana'nın kan terleyen atlarına sahip olmak,
Wusun atlarını adını Hsi-chi (Uzak Batı), Fergana’nın atlarını Gök Atları
olarak değiştirelim"67.
Neticede M.Ö. 115 yılında Wu-sun'ların yanına varan Çinli
elçi Chang Ch’ien, onları doğu yönünde Hunlara karşı savaşa ikna edemediyse de
aradaki ilişkilerin gelişmesini sağladı. K’un-mo, bunlara da değer verdiğini
göstererek, Hsi-chün Prensesi kendine sağ kanat kadını olarak aldı. Bu hadise
Hunlar tarafından duyulunca, onlar da bir prenseslerini K’un-mo'ya gelin olarak
verdiler. Onu da kabul eden K’un-mo, sol kanat kadını tayin etti. İmparator,
Wu-sun'lara elçi göndererek, Fergana’ya hücum etmelerini istedi. Wu-sun'lar iki
bin süvari ile harekete geçip destek vermeye çalıştılarsa, da savaşa
gelmediler69.
Eski Türklere göre sol kanat yani doğu taraf sağ yani
batıdan hiyerarşik açıdan üstündü. Wu-sun'ların Hun prensesini Çinli prensesten
üstün tutmalarının sebebi Hunların eskiden beri ve hala onların nazarında
önemli yerleri olduğunu göstermektedir.
Çinli prenses Hsi-chün'ün hizmetine bir saray verilip yüz
hizmetçi tahsis edildi. Çinliler, ayrıca K’un-mo’nun yanındaki adamlara yani ileri
gelen yöneticilere paralar, kağıt ve kumaşlar sunuldu. Bundan sonra İmparator
Wu, sürekli elçilerle ipekli ve sair kumaşlardan göndermeye devam etti. Bu
şekilde Çin kültürü Wu-sun'ların arasında yerleşmeye başlamıştı. göndermeye
başlamıştı. K’un-mo ihtiyar olduğu için Hsi-chün Prensesin kendi torunu ile
evlenmesini vasiyet etti. Aslında Çinli prenses bunu istemiyordu. Fakat,
İmparator Wu, "ülkenin menfaatleri için fedakarlık etmen gerekir, biz
Wusun'larla birleşerek Hunları yok etmek maksadımızdır” diye emir gönderince
torun Tš’un-chu ile evlenmek zorunda kaldı ve ondan bir kız çocuğu doğurdu. Adı
da Shao-fu idi. Böylece kendi siyasî vazifesini tamamlamış oluyordu. Hsi-chün
öldükten sonra Han İmparatoru başka bir prenses olan Chieyou'yu Ts’un-ch'u'ya gönderdi?.
Ts’un-chu ölünce oğlu Hu-fu-tsu-ni-mi yaşça küçük olduğu
için kardeşi Ta-lu'nun üçüncü oğlu Wen-kuei-mi, Wu-sun'ların tahtına oturdu.
Lakabı Semiz idi. Wu-sun'lardaki geleneğe göre Çinli prenses Chie-you ile
evlendi. Ondan Semiz'in üç oğlu, iki kızı dünyaya geldi. Büyük oğlunun adı
Yüankuei-mi idi ki; sonra o büyük K’un-mi oldu. Ortanca oğlu Wan-nien' on bin
yıl anlamında) sonradan Yarkent beyi oldu; üçüncü oğlu Ta-lo (Büyük Mutluluk)
sonradan Batı Ulu Kumandanı tayin edildi. Büyük kızı Ti-shih, Kuca beyi
Chiang-pin’in hanımı oldu. Küçük kızı Su-kuang, sonradan Chou-hu Hsi-huo'yla
evlendi.
Evlenme yoluyla tesis edilen akrabalık ilişkileri
neticesinde Wusun'lar ile Han hanedanı birbiriyle yakınlaştı. M.Ö. 74 yılında
Hunlarla, Turfanlılar, Wu-sun'lara saldırdı. Ertesi yıl Ch’ih-yen, E-shen’ı
aldı, halkını esir etti. Bu şekilde Han hanedanı ile Wu-sun'ların arası
açılmıştı. Wu-sun hükümdarı Çin'e mektup göndererek yardım istediğinde İmparator
Chao-ti, iki yüz bin atlı askeri yola çıkardı. Yapılan savaşın sonucunda
Hunlara ağır bir darbe indirildi. Buna rağmen Hun hükümdarı kendi idaresinde on
bin atlı ile Wu-sun'lara akın yaptı. Fakat, dönüş yolunda firtinaya (boran)
yakalanıp, nüfusunun onda dokuzunu ve bütün mallarını kaybetti. Bundan
faydalanan Wu-sun'lar, Hunlara karşı saldırıya geçti. Bundan sonra Hunların
gücü epey zayıfladı. Doğudaki Wu-huan'lar ile kuzey ve batıdaki Ting-lin'ler de
bağımsızlıklarını ilan ettiler. Bundan sonra Hunlar, Çin'e yağma yapacak gücü
kendilerinde bulamadılar. Dolayısıyla Wu-sun'lar kendi bağımsızlıklarını
kazandıkları gibi ayrıca Ting-ling ve Wu-huan gibi boyların da serbest
kalmalarına yol açmış ve nihayet Han hanedanını Hun akınlarından kurtarmışlardı.
Ayrıca Doğu Türkistan ve onun doğusundaki bölgeler Hunların elinden çıkınca
ipek yolu üzerindeki ticaret Çinlilerin kontrolüne geçmiş bulunuyordu. Tanrı
Dağları etrafindaki Hun hakimiyeti kalkinca Turfan ve tarım havalisine Çin’in
siyasî gücü uzanmış oluyordu?2. Bu başarılarından dolayı olsa gerek M.Ö. 71
yılında Çinliler Ch’ang Huei adlı bir elçiyi Wu-sun'lara göndermişlerdi?.
Her ne kadar kuvvetlerini kaybetseler de Hunların, Tanrı
Dağları havalisinden vazgeçmeye niyetleri yoktu. Az önceki ağır yenilgiden
sonra doğu ve batı kanat kumandanlarına on bin asker veren Hun Shan-yü'sü
onları Wu-sun ve diğer batı memleketlerini tekrar bağlamakla görevlendirdi.
M.Ö. 64. Y11da K’un-mi Wen-chu-mi (Semiz), Han imparatoruna mektup yazarak
kendisinin büyük oğlu Yüan-kuei-mi’ye bir Çinli prenses istedi. Böylece
kurulacak akrabalık ilişkileri neticesinde doğacak olan yakınlaşmada alacağı
yardımla Hanların baskısından kurtulacağını bildirdi. Çeyiz olarak bin at ve
bin deve göndermişti. Imparator Hsüan-ti, daha önce gönderilen Chie-you’nun
yeğeni Hsian-fu prensesi yola çıkardığında gelin heyeti daha sınırlardan
çıkmadan Yüan-kuei-mi öldü. Wu-sun'ların ileri gelen devlet adamları
Ts’un-chu'nun oğlu Hu-fu-tzu'yu K’un-mi olarak tahta çıkardılar. O akıldan
noksan olduğu için onu K’uang-wang (Deli Hükümdar) olarak tahta çıkardılar.
Damadın ölmesi üzerine Prenses Hsian-fu'yu imparator geri aldı. Bunun üzerine
yeni hükümdar eski Chie-you prenses ile evlendi. Ondan bir oğul doğdu ve adı
Ti-mi kondu. Ancak, hükümdar deli olduğu için bir türlü huzur sağlanamadı.
Hatta Çin elçisinin de olduğu bir toplantıda Chie-you prenses, yeni kocasını
öldürmeye kalkıştı. Ölümden kıl payı kurtulan hükümdar, yaralanmış ve kaçmıştı.
Wen-kuei-mi Hu-fu’nun oğlu Wu-chiou-tu, deli hükümdarı öldürerek kendisi
ne Çinliler devreye girince rehine oğlan geri verildi. M.Ö. 1 yılında
Wusun'ların Büyük K’un-mi'si Ch'ang-an'da Çin imparatoruyla görüştü?.
Wang Mang devrinin başlangıcına kadar büyük ve küçük
K’un-mi'ler, Çin imparatorlarına elçilerle hediyeler gönderip durdular. Artık
K’un-mo unvanının yerine K’un-mi almış görünmektedir. Çinliler bütün bunları
kendi prensesleri Chie-you’nun yıllar önce yaptığı faaliyetlere bağladılar.
Batı Han hanedanı döneminde Wu-sun - Çin münasebetleri bu
kadar sıklıkla gerçekleşmemiştir. Fakat, Wu-sun'ların Lo-yang'daki hizmetleri
devam etti.
M.S. 80-83 yıllarında Han hanedanının elçisi Pan Ch’ao,
Batı Bölgelerinde ülkesi adına görev yaptı. O Wu-sun'ların yardımını aldı. Yine
Li Yi-ti, Wu-sun'ların elçilerini alıp, Büyük ve küçük K’un-mi'lerden
aşağıdakilere kumaşlar bağışlandı. Pan Ch'ao'nun başarı ile uyguladığı siyaset
sonucunda Wu-sun ve Kaşgarlılarla iyi ilişkiler yeniden tesis edilmiş ve Çin bu
bölgede tekrar kuvvetlenme imkanı bulmuştu”.
M.S. 127 yılında Doğu Han hanedanı batı bölgelerini ele
geçirince78 bundan sonra Wu-sun ve han hanedanı arasındaki ilişkiler
engellendi. M. S:133 sıralarında Çin’in Orta Asya üzerindeki hakimiyeti tamamen
zayıfladı?9.
M.S. 177'lerden sonra Hsien-pi’ler liderleri
Tan-shih-huai’ın idaresinde Moğolistan coğrafyasında çok kuvvetlendiklerinde
üzerlerine gönderilen Çin ordularını mağlup ettiler. Arkasından sınırlarını
batıya Cungarya'ya kadar genişletip onları mağlup edip, Wu-sun'larla sınır
oldular. 80
Kuzey Wei döneminde Juan-juan'ların akınlarına maruz kalan
Wusun'lar, Pamir (Ts’ung-ling) dağlarına göç ederek orada yerleştiler. 437
yılinda Tabgaç hükümdarı Tun Wan onlara elçi gönderdi. 938 yılında Wusun'lar,
elçi gönderen Liao hanedanının imparatoru T'ai-tsu'ya karşı elçi yolladılar. Bu
tarihten sonra azaldıkları için haklarında bilgi alınamamıştirdı. Kuvvetli
zamanlarında Wu-sun’ların sınırları kuzeye ve doğuya doğru epey genişlemişti.
Onların kuzey ve doğusunda Wu-huan ve Ting-ling gibi kavimlerin adının geçmesi
böylesine kendilerine uzak kavimlerle ilişki kurmaları bunu desteklemektedir.
Wu-huan'lar kendi suçlularını, Wu-sun'ların kuzey doğusunda ve Ting-ling'lerin
güney batısında yer alan ırmaklar ile dağların bulunmadığı ve yılanların
kaynaştığı, insanların hayatlarını sürdüremeyeceği ıssız bir çöle sürerlerdi. 82
Wu-sun'ların esas işi hayvancılık ve avcılık olup tarımla
uğraşmazlardı. Özellikle at yetiştiriciliğinin geliştiği Wu-sun'larda insan
başına dört-beş bin yılkı düşerdi. 89 Keçeden mamül evlerde otururlar, et ve
süt ile beslenirlerdi. Çin kaynaklarının bilgi vermediği ya da ulaşamadığı
bölgede yaşayanlar hakkında farklı bilgiler vardır. Her ne kadar Çin kaynakları
Wu-sun'ların kültürü hakkında bu bilgileri verse de onların yaşadığı. Yedi Su,
Çu ve Talas irmakları etrafında yapılan arkeolojik kazılarda tarımla
uğraştıkları, yerleşim yerleri kurdukları açığa çıkmıştır. Özellikle sulama
kanallarının bulunması ve sulu ziraatin yapılması enteresandır. 84
En yüksek makamın K’un-mo'luk olduğu anlaşıyor. Yani
hükümdar karşılığı bu unvan idi. Bununla birlikte, Ch’ing-chu, hsi-huo, Hsiang,
Talu, Ulu kumandan, Bey, Ta-fu, kumandan, Ti-wei, Ulu Müfettiş, Ulu vali,
Shih-chüng Ulu valisi, atlı asker başı gibi unvanlı devlet adamları vardı.
İnsan sayıları 630 bin, askerlerinin sayısı 188800 olarak bildirilmiştir85
Başkentleri Ch’ih-ku-ch’eng olup Çin başkenti Ch’ang-an’a
sekiz bin dokuz yüz li uzaklıktadır. Adı geçen şehirlerinden doğuya doğru 1721
li, batiya Semerkand'a doğru ise beş bin li'lik bir alan vardır. Toprakları
otlu ve düzlüktür, çok yağmur ve kar yağar, dağlarında çok çam ağacı vardır.
Ağaç yetiştirmezler, otlakları ve suları takip ederek hayvanlarını
otlatırlar, gelenekleri Hunlarla aynıdır. Ülkelerinde çok at olduğu gibi
zenginlerinde dört-beş bin at bulunmaktadır. Halkı kötüdür güvenilmezler, çok
yağma akın yaparlar, en sonunda devlet oldular. 86 Yeşil göz ve kırmızı saçları
vardır, dış görüntüleri maymuna benzer, memleketlerine K’un-mo veya K’un-mi
denir. Ziraatten anlamazlar, Hunlar gibi göçebelik ederler. Çok sayıda atları
vardır. 440 yılında memleketleri Juan-juan'lar tarafından yağma edildi. Bunun
üzerine Ts’ung-ling'in batı taraflarına çekilip oralarda kaldılar. 437'de
Tobalara ilk elçiliği gönderdiler. Sonradan bu yolda devam ettiler. Al renkte
bir çeşit şarapları olup yağa benzer ve kemiklere güzel koku verir. Böyle
ilginç bilgilerin yanında Çin'in Chao Su eyaletinde bulunan bir Wu-sun
mezarında bulunan demir saban ve ağaç tabutun dışındaki metal izler onların
demir aletleri kullandığına dair en iyi delillerin mevcut olduğunu söylemek
gerekir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder