6 Mart 2019 Çarşamba

Çin Kaynaklarına Göre Eski Türk Boyları (Tinglingler)


Tinglingler


metehan hun

Büyük Hun İmparatorluğunun kurulmasıyla birlikte Orta Asya'nın doğusunda ve batısında yaşayan boylar onlara bağlanmaya ya da karşılıklı mücadeleye başlamışlardı. Dolayısıyla bundan sonraki yüzyıllarda boyların Hunlarla savaş ve barış ilişkileri söz konusudur ve bu sebepten kaynaklar çoğu zaman onlardan doğrudan değil dolaylı haber vermektedir. Başka bir ifade ile Hunların tarihi diğer boylarla içi içe gelişmiştir. Ting-ling'ler ve diğer boyların tarihinin Hunlarsiz incelenmesi mümkün değildir.
Mo-tun tarafından Büyük Hun İmparatorluğu M.O. 209 (206) yılından sonra,
Orhun nehri havzasında hızla geliştirilmeye başlandığında, etrafindaki değişik kavim ve boyları teker teker hakimiyeti altına aldı. Bu anda karşımıza konumuz itibanyla Baykal Gölü'nün batısından Güney Sibirya'ya Yenisey havzasına kadar uzanan sahada önemli en eski Türk boylarından Ting-ling'ler çıkmaktadır. Ting-ling'lerin yönetici olan grupları da bu sahada yaşıyordu. Onların batı grubu İrtiş Irmağı, güney grubu ise Gobi Çölünden Çin'e doğru yayıldı. Kuzey grubunu ise Baykal-Yenisey civarında yaşayanlar oluşturuyordu. Batı grubu önce Güney Kazakistan'a sonra Avrupa'ya, güney grubu Sari Irmağın doğduğu yere doğru yayıldı. Onların Mo-tun devrinden önceki durumları hakkında kaynaklarda bilgi yoktur. Ancak, tabii ki diğer boylar gibi bunlar birden bire o anda ortaya çıkmamışlardı. Tarihin bilinmeyen karanlık devirlerinden Büyük Hun İmparatorluğunun kuruluşuna kadar varlıklarını sürdürüyor olmalı idiler. Ting-ling'ler her ne kadar milattan sonraki devirlere kadar varlıklarını devam ettirme başarısını gösterdilerse de tarihi kaynaklar boyla ilgili bize daima çok az malumat vermektedir. Fakat, konuyla ilgili önemli bir gerçek varsa o da araştırıcıların çoğunun dediği gibi daha sonraki asırlarda ortaya çıkan Kao-ch'e ve Töles boylarının onların devamı olduğudur. Yine Ting-ling'ler, Hu-te, Kırgız gibi diğer boylar arasında insan sayısı bakımından en kalabalık olanı idiler. Dolayısıyla daha fazla tarihi olaylarda rol oynamışlardır.
Tarihi kaynakların ilk ifadesine göre Ting-ling'ler, Hunların kuzeyinde idi'. Ancak, onların yaşadıkları kesinlikle tam olarak her hangi bir bölge veya yer adı verilmemiştir. Bu onların öncelikle Çinliler tarafindan henüz yeterince tanınmadıklarını ve ayrıca çok geniş sahaya yayıldıklarım göstermektedir. Daha sonraları Batı Türkistan'da Maveraünnehir (K'angchü)'in kuzeyinde yaşıyor olduklannın ifade edilmesi fikrimizi desteklemektedir?. Neticede Ting-ling'lerin Baykal Göl'ünün batısından Yenisey Nehrinin kaynakları, Güney Sibirya ve Batı Kazakistan bozkırlarına kadar uzanan bir sahaya yayılmış olmaları söz konusudur. Diğer taraftan arkeolojik araştırmaların sonucuna göre M.O. XII-VII asırlar arasında varlığım sürdüren Karasuk Kültürü'nün Ting-ling'lerin atalarına ait olduğu ileri sürülmektedir".
Büyük Hun Imparatorluğu, Mo-tun'un tahta çıkıp kuvvetlenmesinden sonra Ting-ling'ler onlara bağlandı. Konuyla ilgili kaynakların hiç birinde Ting-ling'lerin, Hunlara bağlandığı tarih kesin olarak verilmemiştir. Bu siradaki tarihi hadiseler kronolojik sırayla takip edildiğinde söz konusu bağlanmanın M.O. 206-201 yılları arasında gerçekleştiği sonucuna varılabilinir. Mo-tun'un hücumuna maruz kalan Ting-ling'lerin, daha sonra yaklaşık yüzyıl kaynaklarda adlarına rastlanmamaktadır. Bunun sebebi hiç şüphesiz Büyük Hun Imparatorluğu içinde yer almaları, ve bu devletin bir unsuru olup, her hangi bir isyan hareketinde bulunmamalarıdır. Dolayısıyla her hangi bir olaya karışmadıkları için Çin kaynaklarındaki belgelerde adlarını kaydedilmesine gerek görülmemiştir.
M.O. 101 yılında bir Çin elçisi Su Wu, Hun hükümdarı tarafından Baykal Gölü'nün kuzey taraflarna sürgüne gönderilmişti. Adı geçen elçi bir süre sıkıntı içinde bu bölgede yaşadıktan sonra, Hun hükümdarının küçük kardeşi Yü-ch'ien ile karşılaştı. Adı geçen Hun prensi Baykal Gölü'nün kenarında avlanırken rastladığı Su Wu'ya gayet iyi davranmış, hatta onunla birlikte avlanarak yakınlaştıktan sonra deri elbiseler ve yiyecek malzemeleri gibi ihtiyacı olan şeyleri vermişti. Bu arada elçi ok ve yay yapımını öğrenmiş, avcılıkta ustalaşmıştı. Ancak, bir süre sonra söz konusu Hun prensi öldüğü zaman Çinli elçi yine zor durumda kaldı. Elçi sürgünde bulunduğu sırada Ting-ling'lerin arasında yaşamış olmalıdır. Wei Lüe adlı bir başka Çinli devlet adamı Han hanedanının imparatoru Wu-ti'nin saltanat esnasında Hunlara sığınmıştı. Aslında onlar iki kişi olup ikincisinin adı Li Ling idi. Hun hükümdarı Li Ling'i Kırgizlara, Wei Lüe'yi ise Ting-ling'lere göndermişti. Böylece onları Çin'den uzak sahalara göndererek bir bakıma can güvenliklerini sağlamayı düşündü. Çin kaynaklarına göre kanında bozkırlılık olan Wei Lüe, Han hanedaninin durumunu iyi bildiği için Hun hükümdarına danışmanlık yaptı. Bu yüzden Hun devletinde yüksek idareciler arasına katıldı. Arkasından da Güney Sibirya'daki Ting-ling'lerin üzerine idareci olarak tayin edildi. Wei Lüe, Hun hükümdarı Hu-yen-ti'nin tahta çıkışının yedinci yılından (M.Ö. 79) önce öldü. Ting-ling'ler üzerinde idarecilik süresi on yıldan fazla sürmüştür”.
1940 yılında Sovyet arkeologları, Güney Sibirya'daki Yenisey Irmağınin yukarı ağzında kurulu Abakan şehrinin sekiz kilometre güneyinde Çin tarzında yapılmış bir saray buldular. 144 metrekarelik orta saray ve ilave 15 binadan teşekkül eden sarayın dış duvarlarının kalınlığı iki metre idi. Etrafta yine bir çok eşya ele geçmişti. Arkeologlar, söz konusu binanın tarzından ve tarihinden hareketle onun Li Ling ya da Ting-ling'ler üzerine gönderilen Wei Lüe tarafından inşa ettirildiğini iddia ettiler. Bunun da öncesinde 1927 yılından başlayarak yine Sovyet arkeologları Baykal Gölü'nün güney doğusunda şimdiki Buryat Muhtar Cumhuriyetinin merkezi Ulan-ude'nin güney batısına 16 kilometre mesafede Bati Han hanedanı devrine ait dört köşeli bir şehir kazdılar. Şehrin dört tarafi surlarla çevrili olup, bat duvarının uzunluğu 348 m., güney 216m, kuzey 194 m., doğu duvarını ise Selenga Irmağı yıkmış durumda idi. İki büyük, dokuz küçük ev inşa edildiği görülürken, çok sayıda ev eşyaları, at koşum aletleri bulundu!.
M.Ö. 72 yılında Çinliler ve Wu-sunlar aralarında ittifak yaparak, Hunlari ağır bir yenilgiye uğrattılar. Hunlar, kırk bin insanlarını esir vermek zorunda kaldıkları gibi yedi yüz bin baş kadar hayvanlarını kaybetmişlerdi. Böylece Büyük Hun Imparatorluğu yavaş yavaş eski gücünü kaybedip zayıfladığında diğer Orta Asya'da yaşayan diğer boylar gibi Ting-ling'ler de adlarını tarih sahnesinde yeniden duyurmaya başladılar. Wu-sun'lar bağlı oldukları Hun Shan-yü'süne karşı isyan etmişlerdi. Bunun üzerine Hun hükümdarı onlarin yaşadığı Tanrı Dağlarına bir sefer düzenledi ve onları bozguna uğrattı. Fakat, geri dönerken ağır bir kış bastırdığı için Hunların çok sayıda insanı ve hayvanı öldü. Onların uğradıkları tabii felaket sonucu zayıflamasını firsat bilen Proto-Moğollar doğudan, Wu-sunlar batıdan saldırınca Ting-ling'ler de kuzeyden yağmaya geldiler (M.Ö. 71). Neticede Hunların at, koyun ve sığırları yağmalandı. Hun halkınm onda üçü, hayvanlarının onda beşi telef oldu. Bundan sonra Hunlar kendilerine bağlı boyları ve kavimleri tekrar hakimiyet altına alacak güç bulamadılarlo.
Bundan sekiz yıl sonra da (M.Ö. 63) Ting-ling'ler Hunlara akın yaparken görülmektedir. Çünkü Hunlar, Çinliler ile yaptıkları savaşlar neticesinde epey yıpranmışlar zayıf düştükleri gibi Wo-yen-ch'u-ti hükümdar ile Hsi-yülüe-ch'i-wen-ch'ui arasında taht için tartışma çıkmıştı. Hun devlet adamları ikiye bölünüp onlar da iç savaşa katıldılar. Ting-ling'ler yine onların bu durumundan faydalanarak yağmalara girişmişlerdi. Uç yıl kadar süren yağmalar neticesinde binlerce kişi ve hayvanı alıp götürdüler. Onlara karşı on bin kişilik bir süvari birliği gönderen Hun hükümdarı intikamını alamadı. Ancak, kuzey bölgelerinin soğuk ve karlı buzlu dağları arasında Ting-ling'ler çok çabuk kayboluyorlardı. Bazen de Hunlar onları yakalıyorlardı"
Yukarıda bahsettiğimiz hadiselere bakarak Ting-ling'lerin M.O. 71-51 yılları arasında yaklaşık yirmi yıl bağımsız bir şekilde yaşadıklarını söyleyebiliriz.
Hun devlet meclisinde ağabeyi Hu-han-ye (M.Ö. 58-31 arasında hüküm süren Hun Shan-yü'sü) ile anlaşmazlığa düşen Chih-chih Shan-yü, kendisine bağlı kütlelerle batıya doğru ilerlemişti. Bu yönde ilerlerken karşılaşıp mağlup ettiği ilk kütle Kırgızlar oldu. Onların bölgesinde merkezini kurduktan sonra M.Ö. 49 yılında Ting-ling’leri de mağlubiyete uğratarak kendine bağlamayı başardı. Ona bağlanan bir diğer Türk boyu ise Wu-chie'ler idi. Ting-ling'ler ise o sırada daha kuzeyde yaşıyorlardı. Chih-chih'nın M.O. 36 yılında Batı Türkistan'a kadar uzanan bir Çin ordusuna yenilerek öldürülmesinden sonra Ting-ling'lerin serbest kaldığı, ancak bir süre sonra tekrar kuvvetlenen doğudaki Hu-han-ye’ye bağlandıkları düşünülmektedir".
M.S. 85'te Hunlar iyice zayıflamış, Orta Asya'da hakimiyeti ellerinden kaçırmışlardı. Kuzeydeki Ting-ling grubu yine kuzeyden onlara saldırdı. Bu sefer durum biraz farklıydı. Çünkü doğudan Hsien-piller de batıya doğru ilerlemişler ve Hunların başkentini ellerine geçirmişler di. Ting-ling'lerin bundan sonraki iki yüzyıl içinde Orhun bölgesini kendilerine mekan edindikleri söylenebilir. Aynı Hsien-pi'ler, III. Asır başlarında Ting-ling'leri yeniden kuzeye eski topraklarına çekilmek zorunda bırakmışlardal
Hazırladığı bir ihtilal ile Çin imparatoru olan Wang Mang (M.S. 6-23), Hunlara karşı kullanmak üzere bazı kuzeyli boyları Çin'in T'ai-chün bölgesine yerleştirdiğinde, söz konusu boyların arasında bazı Ting-ling'ler de vardı. Han hanedanı tahtını zorla ele geçirdikten sonra Hunlara karşı büyük bir sefer tertip etmek istemiş, komutanlarından Yen Yü'yü, Wu-huan Ting-ling gibi boylardan oluşan bir orduya kumanda etmesi için görevlendirmişti. Ordu T'ai garnizonunda kaldığında Çinli kumandan Ting-ling ve Wu-huan'ların kadın ile çocuklarını burada rehin tutarak onların savaşmalarını ve her hangi bir isyana kalkışmamalarını önlemeyi garanti altına almıştı. Ancak, rehin kalan halk oranın suyu ve toprağından hoşlanmamış, uzun süre kalacaklarını düşünüp kendilerinin başak bir yere gönderilmesi için izin istemişti. Fakat, Wang Mang izin vermeyince, isyan edip kaçtılar ve yağmalar yaptılar. Bunun üzerine garnizonda kalanların hepsi öldürüldü. Arta kalanlar Wang Mang'dan intikam almak için birleştiler. Fırsattan yararlanmak isteyen Hunlar, onların cesur şeflerini kendi subayları olmak için teklifte buldular. Boy insanlarının hepsi Hunlara bağlandı.
V. yy.dan sonra kuzeyde yaşayan Türk boylarının adlarının artık Töles boyları ile beraber geçtiğini görmekteyiz. Bu yüzyılın başında Tabgaç (Topa)'larla birleşerek, Juan-juan'lara hücum eden Kao-ch'e'lara Ting-ling adinin verildiğini bazı kaynaklar bildirmektedir!
Tabgaç devrinde kuzeyde yaşayan Türk kavimlerinin adları Kao-ch'e - Ting-ling şekliyle birleşik yazılmıştır. Bu da bize Ting-ling-Kao-ch'e-Toles devamlılığını ve bağlantısını göstermektedir!
Başka bir enteresan kayıt da Proto-Moğol Wu-huan'ların kendi ülkelerinde suç işleyenleri, Wu-sun'lar ile Ting-ling'ler arasındaki ırmak ve dağlarin bulunmadığı yılanların kaynaştığı, insanın yaşamasına imkan olmayan Issiz çöle sürerlerdi ifadesididir!
Hunlar zayıflayınca onlardan bir kısmı Çin'in kuzeydeki eyaletlere doğru gidip yerleşmişti. Kansu'daki Hunların arasında Ting-ling'lere de tesadüf edilmektedir. Ting-ling'ler M.S. 60'ta Sha-chou'da oturuyorlardı. V. yy'da yine Kansu'da görülmektedirler.
M.S. 177'yi takiben Hsien-pi'leri ağır bir bozguna uğratan Çinli kumandan Tan Shih-huai, daha sonra Güney Sibirya'daki Ting-ling'leri de mağlup etmişti20
M.S. 265-419 arasında hüküm süren Chin hanedanı devrinde Kansu'nun kuzeyinde Ting-ling'ler bulunuyordu?!. Söz konusu guruplar IV. asrın ortasında Çin'in Ho-pei eyaletini işgal edip orada Chung-shan mevkiinde yerleşmişlerdir. Buradan Kuzey Çin'in değişik bölgelerine nakledilerek dağıtılmışlardır. 357 yılında Töleslerle birlikte Mu-jung Devleti tarafindan bozguna uğratıldıkları bildirilmektedir. 397 yılında Tabgacların kaynaklarinda adlan geçmektedir24. Bunlardan bir kısmı 399 yılında Tabgaclara teslim olmuştur. 418'de başka kavimlerle birlikte kuzeye karşı savaşa çıkmışlardır. Yine aynı Tabgaç devrinde bu devlet içinde görünen Ting-ling'li şahıslar ve Yü-shan'da büyükçe gruplar zikredilmektedir. 447 yılında bunlardan 3 bin aile An-chou (Ho-pei)'dan Shan-hsi'deki başkente nakledildiler. On yıl sonra bir kaç bin kişi Ching-hsing'de isyan ettiler. Çin kaynaklarına göre Çin Seddi'ne yakın bölgelerde yaşayanların dillerinin Hun ve Kao-ch'e'lara
benzerdi?
Liang hanedam devrinde Doğu Türkistan'daki Shan-shan (Çerçen) bölgesinin kuzeyinde de Ting-ling'lerin adından bahsedilmektedir. Artık, bunlar Kao-ch'e boyları olmalıdır. Ayrıca Mo-kuo anlatılırken dolaylı olarak Tingling'lerden bahsedilmektedir.
M.S. 350'li yıllarda Çin Kaynaklan Ting-ling'leri üç ayrı bölgede göstermektedir. Biri Gobi Çölünde, ikincisi Baykal Gölü'nün güneyinde üçüncüsü Kazakistan bozkırlarında bulunmakta idi. Ting-ling'lerin M.S. 350 dolaylarında Güney Kazakistan'a göç etmelerinin sebebi belli olmamakla birlikte Hunların Avrupa'ya doğru hareketlenmelerinden doğan boşluğu doldurdukları anlaşılmaktadır. Sır Derya'nın kuzey sahalarında yerleşen bu grup daha sonra M.S. 460'larda doğu Avrupa'ya doğru ilerleyecek ve Bizans kaynaklarındaki adıyla tarih sahnesinde artık Ogur adıyla anılacaktır. Söz konusu sahadaki On Ogur sehri Beketh, Soğdlarla Ogurlar arasında sınır idi. 460 civannda Moğolistandaki Juan-juan'ların batı yönüne doğru hareketleri Sabir (Savir)leri kimildatacak, onlarda Ogurlan batiya iteceklerdi?
Üçüncü Ting-ling grubu kesin bir şekilde kuzey kolundan ayrılarak Hunlar, Gök-Türkler hatta Gök-Türklerin bazı boyları gibi güneydeki Çin sınırına göçtü. Ting-lingler, artık Çinlilerle doğrudan temasa başladıklarında kendi adlan Ti-li olarak anılmaya başlamıştı. Daha sonra bu ad Tie-le (Töles) haliyle yüzyıllarca Çin kaynaklarında kullanılacaktır. Dolayısıyla Tölesler, Ting-ling'lerin devamıdır denilebilir. Bu durum her şeyden önce Tinglinglerin kuzey grubu ile ilgilidir. Çinliler, güneyde kendi sınır boylarındaki Ting-ling'lerin daha sonralan Tie-le olduğunu belirtirler. Ayrıca Kao-ch'e adını kullanmaları ve bunu Ting-linglere genelleştirmeleri de söz konusudur. Zaten coğrafi açıdan bakıldığında Ting-ling - Kao-ch'e - Töles (T'ie-le) devamlılığı tamamen söz konusudur.
Genelde hayvancılıkla uğraştıkları bildirilen Ting-ling'lerin, deri ihracatı yaptıkları, Çin'e vergi olarak at ve fare derisi getirdikleri ifade edilmektedir". Çinlilerin kuzeyde yaşayan kavimler hakkında doğru bilgi vermedikleri, hatta oralarda yaşayanları abartarak tanımladıkları bilinmektedir. Bu yüzden onları dizlerine kadar killa örtülü, vücutlarının ata benzediği için çok koştukları, saçlarının kıvırcık olduklan, at gibi tırnakları olduğu vurgulanmıştır.
Hu-te'lar:
Büyük Hun Imparatorluğu zamanında Mo-tun'a bağlanan boylar arasında adı belirtilen Hu-te Devleti, Pamir (Ts’ung-ling) Dağlarınin yukarısındaki sıra dağların kuzeyinde bulunmaktaydı. Bu bölge Wusun'ların kuzey batısına, K'ang-chü (Maveraünnchrin kuzey doğusuna düşmektedir. Insan sayıları hakkında kesin bilgi verilmemekle birlikte iyi yetişmiş askerlerinin miktarının on binden fazla olduğu bildirilmek tedir. Hayvancılıkla uğraşırlar, sürüleri ile birlikte hareket ederler, çok güzel atları ve kürk hayvanları vardır.
Chien-k'un'lar:
Çin kaynaklarına göre Kırgızların atalan olan Chien-k'un'lar, Semerkand Krallığı (K'ang-chü)'nın kuzey batısında olan Ch'ien-k’un'ların devletinin otuz bin iyi yetişmiş askeri bulunmaktadır. Hayvancılıkla uğraştıklar gibi sürülerini takip ederek yaşarlar, kürk hayvanlar çoktur. Olağanüstü güzel atlara sahiptirler. Chien-k'un'lara aynca aşağıda Kırgız bahsinde değinilecektir.
Hun-yü'ler:
Büyük Hun Imparatorluğunun hükümdan Mo-tun, kuzeye dönerek hakimiyeti altına aldığı boylar arasında Hun-yü'lerin adı geçmektedir. Bundan sonra bir daha adlarına rastlanmaz?
Büyük Hun Imparatorluğu dönemin de adı geçen diğer boylar Ch'üshe, Ko-k’un Hu-chieh gibi boylardır.
Hu-chie ülkesi, Tann Dağlarının batı kısmından ve İli ülkesinden kuzeyde Tarbagatay Dağları çevresinde idi” ve Chih-chi tarafından M.Ö. 43-36 arasında bozguna uğratılmışlardı.
Ogurlar:
Tarihi kaynakların ışığında Ting-ling'lerin batı grubundan çıktılari anlaşılan Ogurlar. Doğu Avrupa'ya doğru göç etmeden önce üç aynı kütle halinde yaşıyorlardı. Birinci kütle Sır Derya - Çu ırmakları arasında, ikinci kütle Emba Nehri havzası yani kuzey batı Kazakistan bozkırlarinda, üçüncü kütle ise Yayık Irmağı Irmağı civarında yaşıyordu. Büyük ihtimalle birinci kütle On Ogurlan, ikinci kütle Otuz Ogurlar, üçüncü kütle ise Dokuz Ogurları meydana getiriyordu". Ogurlar daha sonra Sarogur (San/Ak/Ogur), Bittigur (Beş Ogur), Ultingur-Altziagir (Alti Ogur), Kutrigur-kuturgur (Tukurgur-Dokuz Ogur)Ungur-Hunugur (On Ogur), Utigur/Uturgur (Otuz Ogur) gibi boy birlikleri halinde görülmektedir. Sabarlar tarafından 461-465 tarihlerinde Ural Dağlarının doğusundan batısına itilmişlerdi?
Ogurların, Tanrı Dağları civarında yaşayan Wu-sun'ların devamı olduğu şeklindeki görüşe katılmiyoruz. Çünkü onların tarihi farkh mecrada gelişmiştir. Diğer taraftan fli bölgesine yakın yerde gösterilen Ho-chie boyunun da Ogurların ataları olma ihtimali vardır. Ancak, onlar hakkında fazla bilgi yoktur". Belki Ho-chie diye adlandırılan boy Ting-ling'lerin güney kolu idi. Kaynak yetersizliği dolayısıyla bu konuda fazla bir şey söylenememektedir.
Ogur Türkleri, meşhur olduklan avcılık ve kürkçülük yanında yaşadıklan sahanının gereği ziraatle de uğraşıyorlardı. Tarımın her türlüsü ve meyvacılığı yapıyorlardı"
Karadeniz'in kuzeyine geldikten sonra devletleri parçalanıp yıkılan Avrupa Hun'larının idaresindeki İrnek'e katılan Ogurlar M. S. 360-470) daha sonra karışık anlamına gelen Bulgar adıyla anılmaya başladılar. Yani geldikleri sahada da üç ayrı kütle halinde yaşamaya devam ettiler: Kafkasların kuzeyinde, Azak Denizi'nin doğusunda On-Ogular, Don-Volga arasında yani daha kuzeyde Oluz Ogurlar, banda Drveper'e doğru Dokuz Ogurlar. Doğudaki iki grup Sabarların ve Gök-Türklerin himayesine girdi. Batıdaki Dokuz Ogur (Kara Bulgar)lar ise Bizans'la ilişki kurup, çeşitli mücadelelerde bulundular ise deKendi araların daki çatışmalardan zayıflayıp, doğudan gelen Avarlar'a bağlandılar. Doğuda kalan Otuz Ogur ve On Ogur grupları ise Büyük Bulgarya (Magna Bulgarya) adı verilen devleti kurdular"5.
Sabarlar
Sabarlar hakkında kaynaklarda oldukça az bilgi vardır. Bizans kaynaklarında Sabar, Sabeir, Saber, Ermeni, Süryani ve Islam kaynaklarinda Sabir, Sebir gibi isimlerle anılmışlardır"6. Sabarların tarih sahnesine çıktıklan ilk tarih bilinmemekle beraber onlara ait ilk haber 461-465 yılları hadiseleri dolayısıyla bildirilmiştir*?. İli Irmağı ile Tanrı Dağları arasında yaşayan** Sabarlar, Juan-juan'ların baskısı sonucu kuzey bati Kazakistan'a gelerek Tobol ve İşim ırmaklan dolaylarında yerleştiler ve burada yaşayan Ogurlan batıya ittiler.
Aynı Sabarlar, Avarların baskısı yüzünden M.S. 506 yılını takiben Avrupa'ya doğru hareketlendiler. Nihayetinde 558 tarihine kadar Kafkasya çevresini ele geçirdiler. Sasani ve Bizans ile ilişkiler kuran Sabarların özellikle Kuban Irmağı civarında yoğunlaştıklan anlaşılmaktadır. Diğer taraftan Sasani'lerle iş birliği yaparak Ermeniyye bölgesine ilerledikleri, hatta, Anadolu'ya girip Kayseri, Ankara ve Konya dolaylarına kadar akınlar yaptılar. Balak (Belek) adlı hükümdara sahip olan Sabarlar, onun ölümünden sonra (520) esi Boarik tarafından zayıflatılan Sabarlar, 557'de Avarlardan ağır bir darbe yedikten sonra Kafkasya'nın kuzeyine ulaşan Gök-Türk Devletine bağlanmışlardır. Ancak, Sabarların adına VII. Yüzyılın ortalarına kadar rastlanmaktadır. Bu asırda büyük bir devlet olarak ortaya çıkan Hazarların temelini meydana getirdiler (Belencer ve Semender kabileleri)
Tarihi kaynaklarda varlıklarını kısa ve az bir şekilde gösteren Sabarların, kültürel alanda önemli etkileri olmuştur. Özellikle IXX. Yüz yıl sonlarında Batı Sibirya'daki Vogul, Ostiyak ve Irtis Tatarları üzerinde yapılan incelemelerde Sabarların yerli halkı kalıcı bir şekilde etkiledikleri ortaya çıkmıştır. Tobolsk dolaylarında, Ob, Tura ve İrtiş boylarında çok sayıda Sabar, Saber (Tapar), Soper, Savri, Sabrei, Sibir (Sıvır) gibi yer ve kale adlan bulunmaktadır. Ayrıca Ay Sabar, Gün Sabar gibi kullanılan şahıs isimlerinde Sabar adı yaşamaktadır. Diğer taraftan Tobolsk halkı o bölgenin eski halkını Sybyr, Syvyr diye anmaktadır. Aynca mitolojilerinde de Sabarlar geniş yer tutmaktadır. XVI. Asırda kurulan Sibir İsker) şehrini alarak bölgeye verdikleri ad gittikçe daha geniş alanlara verilmiş, nihayet günümüze gelmiştir"



 Ahmet Taşağıl - Çin kaynaklarına göre eski Türk Boyları




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder